İslam ve Gençlik-2 - Hakan Mert DOĞAN

İslam ve Gençlik-2


Geçen hafta sizlerle ilk bölümünü paylaşmış olduğum İslam ve Gençlik konulu yazımın bugün ikinci bölümünü sizlere aktarmaya çalışacağım. Geçen haftanın kısaca bir hatırlatmasını yapıp öyle başlamak istiyorum. Geçen ki yazımızda gençlerimiz için önemli olan iki hususa değinmiştik. Onlar İman ve İbadet konularıydı. Sağlam ve sahih kaynaklardan bilgiler alındığı müddetçe bizleri kimsenin kandıramayacağını dile getirmiştik. Gençlerimiz sağdan-soldan duydukları, kaynağı güvenilir olmayan, akıl ve Kuran süzgecinden geçirilmeyen hiçbir bilgiyi tam manasıyla kabul etmemeleri üzerinde durmuştuk. Bugün ise gençlerimizde bulunması gereken diğer önemli noktalara değinmeye çalışacağım.
          Gençlerimizin hayatına aktarmamız gereken bir başka önemli husus ise ahlaki ilkelerdir. Ahlaksızlık bir insan için en büyük yıkımdır. Bu yıkım hem maddi alanda, hem bedeni alanda, hem de manevi alanda gerçekleşmektedir. İslam Peygamberinin gönderilme amacı olarak ahlaki güzelliklerin tamamlanması ilkesinin ön planda tutulması, Peygamber efendimizin ahlaki yaşantısının “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” ayetiyle yüceltilmesi unutulmamalıdır. Ahlaki ilkelerin hayata aktarılacağı ve yaşantı haline dönüştürüleceği en önemli çağ gençliktir.
           İslam dini en güzel ahlaki prensipleri ortaya koyan bir dindir. Nitekim Peygamber Efendimiz tarafından bizlere miras bırakılan başlıca güzel ahlaki ilkeler şunlardır; Doğruluk, sözünde durmak, şükür, çalışma, sabır, tevazu, iffet ve hayâ, tevekkül vb. Güzel huy ve davranışları gençlerimizin hayatlarına aktarmada elimizden gelen gayreti göstermeli, onların çirkin davranışlara düşmelerine engel olmalıyız.
           Ahirette gençliğimizden sorguya çekileceğimizi unutmamalıyız. Yaptığımız davranışların, söylediğimiz sözlerin bir gün önümüze gelebileceğini düşünerek hareket etmeli, bu doğrultuda hayatımızı sürdürmeliyiz. İnsanoğlu birçok işini gençlik döneminde gerçekleştirir. Çünkü o zaman işlerini yapabilecek güce ve kudrete sahiptir. Rabbimiz ayet-i kerime de şöyle buyuruyor; “Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve yaşlılık veren Allah’tır. O dilediğini yaratır. O bilendir, gücü yetendir.” (Rum:54) Genç bu zamanın kıymetini bilmeli, Rabbinin ona verdiği gücü ve kuvveti bu dava uğruna kullanmalı. Kullanmalı ki Ahirette hesabını kolay bir şekilde verebilsin.
           Müslüman genç umutsuzluğa kapılmamalıdır. Küçücük kuşların koskoca filleri yendiğini bilen bir Müslümana umutsuzluğa kapılmak yakışmaz. Yeryüzü Allah’ın hâkimiyeti altındayken ne korkmaya ne de umutsuzluğa kapılmaya gerek vardır. Rabbimiz tam da bu konuyla alakalı Ayet-i Kerimede şöyle buyuruyor; De ki: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın merhametinden ümit kesmeyin! Şüphesiz ki Allah bütün günahları bağışlayabilir. Şüphesiz ki o çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” (Zümer:53) Buyurmaktadır. Bu ayet Yüce Allah’ın merhamet ve bağışlama sıfatlarının engin oluşunu ve ondan ümitsiz olmamak gerektiğini içerir. Çünkü hiçbir günah Allah’ın rahmetinden büyük değildir. Yeter ki tövbe edilmiş olsun.
           Kendini bilen Rabbini bilir. Rabbini bilen haddini bilir. Hayatın hangi amaçla yaratıldığını bilen, âlemi temaşa eden, âlemi anlayan, dünyayı anlayan ve sonuçta insanı anlayan her şeyin Yaratıcısının kim olduğu anlar. Bu sebeple gerçek anlamda düşünen, hakikati anlamaya çalışan insan tevazulu bir hayat sürmenin gayreti içerisinde olur,  kibirli olamaz, olmamalıdır. Çünkü kim olduğunun farkında olan Kibre asla kalkışmaz. Kuran-ı Kerim bizlere tevazuyu hayatına aktarmayıp  kibirli davranış gösterenlerin sonunu hep felaketle sonuçlandığını hatırlatmaktadır. Ayet-i Kerimede şöyle buyuruluyor; “Hiç şüphe yok ki Allah onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilir. O, kibirlenenleri sevmez.” (Nahl:23) Şeklindeki Ayet-i Kerime durumu en açık bir şekilde dile getirmektedir.  Bu ümmetin genci yeryüzünde tevazu ile hareket etmelidir. Kendisini kimseden üstün görmemeli, nefsiyle kibir konusundaki mücadelesinde üstün gelmelidir. Aksi halde Allah’ın sevgisini kaybeder.
           Haram, Allah’ın yasakladığı her şeydir. Bir Müslüman genç en çok Rabbinin rızasını kaybetmekten korkmalıdır. Allah’ın rızasını kazanmak için haramdan uzak durmalı. Haramlar kulu cehenneme yaklaştırır. İyi bir insan olmak, ihlaslı bir mümin olarak yaşamak için imandan sonraki en büyük şart haramlardan korunmaktır. Nur suresi 30 ve 31. Ayetler de şu şekilde belirtiliyor; Mümin erkeklere söyle: “Gözlerini (harama bakmaktan) kıssınlar ve namuslarını korusunlar!” Bu, kendileri için daha uygundur. Şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama bakmaktan) kıssınlar ve namuslarını korusunlar!” buyuruluyor. Merak edenler 31. Ayetin devamına çeşitli meallerden bakabilirler, biz burada ilgili kısmını yazımıza ekledik.
             Yazılarımızın mana ve bütünlüğünü korumak amacıyla uzun ve gereksiz kelimelerden kaçınmaya gayret ediyoruz. Amacımız okurlarımızı sıkmamak ve bir sonraki hafta için merak ve istek uyandırmaktır. Bu doğrultuda İslam ve Gençlik konusunda yazacaklarımızın bitmemiş olması, haftaya da kaldığımız yerden devam edeceğimiz anlamına gelmektedir. Sizlerden gelebilecek her türlü görüş ve isteklere her zaman açık olduğumu söylemek istiyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun…


HAKAN MERT DOĞAN
YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ
İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ                     

           
 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
09Haz

İslam ve Gençlik-3

02Haz

İslam ve Gençlik-2

26May

İslam ve Gençlik-1

20May

Özlenen Duygu 'Haya'

12May

Ramazanı Uğurlarken