Ercan Kolku

İSLAMI TÜRK GİBİ YAŞAMAK VE ATATÜRK'TEN BİR ANI

Ercan Kolku

(Mevlid Kandili münasebetiyle durup düşünmek lazım)

 

“Tarih boyunca dinin yaşanmasında, aktarılmasında farklılıklar söz konusudur…. Yani din, her dönemde ve her bölgede aynı şekilde algılanmış, aynı şekilde yaşanmış değildir; Hem tarih içinde değişik dönemlerde, hem de dünya coğrafyası üzerinde farklı bölgelerde aynı din, farklı şekillerde algılanmış ve yaşanmıştır. İslam dininin algılanmasında da coğrafi ve tarihi farklılıklar mevcut-tur." (Yrd. Doç. Dr. Gülgin YAZICI)

         İslam’ın ilk ortaya çıktığı dönemlerdeki İslam anlayışı ile 21. yüzyıl inşanının İslam anlayışı tabii ki aynı değildir. Aynı şekilde Arap’ın, Acem’in İslam algısı ile Türk’ün İslam algısı arasında da dağlar kadar fark vardır.

Peki, Türk’ün İslam anlayışını belirgin kılan özellikler, diğer milletlerin din algısından ayıran farklar nelerdir ? Biz İslam’ı nasıl anlar ve yaşarsak Türk gibi algılamış ve yaşamış oluruz acaba ?

         Arap milliyetçiliğinin şekillendirdiği bir din anlayışına yaklaştığımız şu günlerde İslam’ı Türk gibi yaşamanın nasıl olduğunu, Türk’ün bin yıllık İslam geleneğini hatırlamak zorundayız. Hafızamızı tazelemek için de yüzyıllar içinde yoğrulan din algısı ve bu algının şekillendirdiği medeniyetin adeta imbikten geçirerek damla damla süzdüğü söz ve mana incilerine bakmamız yeterlidir. Bakınız yüz-yılların içinden süzülen bu anlayışa göre İslam’ı nasıl yaşamalıyız;

         Âşık Veysel’in deyimiyle “iki kapılı bir han” olan bu uzun hayat yolculuğunda, “İlimsiz yol karanlıktır” diyen Hacı Bektaş-ı Veli’ye uyup mutlaka ilim öğrenerek, bilgiyi sadece öğrenmekle kalmayıp, Yunus Emre’nin "Çünkü amel eylemedin gerekse var yüz yıl oku” sözü gereğince öğrendiklerimizle amel ederek ve de öğüdünü tutup önce kendi zatımıza, sonra Yunus'un torunları olarak bütün yaratılana Yaradan’dan ötürü hoşça bakarak…

         İslam'ın İslam Peygamberi tarafından uygulanan 5 şartı bilgi, sevgi, çalışma, paylaşma ve adaleti hayat yolculuğumuzun ilkesi yaparak…

“Doğruluk dost kapısıdır” diyen Hacı Bektaş-ı Veli’ye kulak verip doğruluktan ayrılmayarak…

         Bütün işlerimizde ehliyet ve liyakate son derece önem verip Mevlânâ'nın Mesnevisinde anlattığı mukallit papağana, boyacı küpüne düşen ve bu sebeple tavusluk iddiasında bulunan çakala, kuyruk yağıyla bıyığını yağlayıp etrafındakileri yağlı yemekler yediğine inandırmaya çalışan adama, halkın kendisine rağbet ederek saygı göstermesi amacıyla kavuğunun büyük görünmesi için bez parça-

arıyla dolduran fakihe benzemeyerek…

         Peygamberimizin “Kendisi için sevip istediği şeyi başkaları için de istemedikçe hiç kimse gerçek mümin olamaz” hadisini, “Sen sana ne sanırsan ayrığa da anı san / Dört kitabın ma‘nâsı budur eğer var ise” çağrısı halinde bütün Anadolu’ya  yayan Yunus’a uyup gözümüzün gördüğü elimizin erdiğince herkese yardım eli uzatarak İslam’ı yaşarsak gerçek mânâsıyla İslam’ı anlamış ve yaşamış oluruz. Ve ancak böylelikle “İbadet Müslümanlığı”ndan “Ahlâk Müslümanlığı”na, “Şekil Müslümanlığından “Mânâ Müslümanlığına yükselmiş oluruz.

TÜRK GELENEĞİNDE BEYZADELİK YOKTUR

( Atamızın ölüm yıldönümü nedeniyle, durup baya bir düşünmemiz lazım!!!)

 

Bir gün İstanbul’un fethinden konuşulurken söz Fatih Sultan Mehmet’e gelir.

Atatürk ortaya:
“Tarih acaba benim mi yoksa İkinci Mehmet’in mi yaptığımız işleri daha mühim bulacaktır” diye bir soru atar.

Orada bulunanların neredeyse hepsi: “Siz!..” derler.
Bunun üzerine Atatürk “Niçin?” diye bir soru daha sorar.

Cevap sırası gelenler, “Atatürk’ün Fatih’ten çok büyük olduğunu kanıtlamak için” akla hayale gelmeyecek kanıtlar toplamaya ve Atatürk’e övgüler dizme konusunda adeta birbiriyle yarışmaya başlarlar.

Hatta bazıları: “Sizin yanınızda Fatih kim olurmuş?” der.
Ancak bütün bu cevaplar Atatürk’ü tatmin etmez.Sonunda söz orada bulunanlardan en genç olana gelir.

Bu genç: “Efendim!” der ve şöyle devam eder: “Tarih bir sınav salonuna benzer, karşısına gelenlere birtakım özel sorunlar verir. Sonuçta verdiği sorunları çözüşüne ve bundaki yeteneğine göre bir numara verir.Aşağı yukarı tarihin sınavına çıkanların hepsi ayrı şartlar içinde ayrı sorunlar karşısında kalmışlardır. Bunları en iyi halledenler de tereddütsüz on numara almışlardır …Fatih karşısına çıkan sorunları en iyi şekilde çözerek on numara almıştır. Siz de önünüze çıkan sorunları halletmiş ve on numarayı kazanmış bir tarih büyüğüsünüz.”

Bu sözleri büyük bir dikkatle dinleyen Atatürk: “Bravo!” diyerek genci kutladıktan sonra biraz önce Fatih’i küçümseyenlerden birine dönerek:
“Sen haltetmişsin!..” der ve şunları söyler:
“Ben Fatih’ten büyük olabilir miyim!
Çok kereler Fatih’in karşılaştığı meseleleri düşündüğüm zaman ben de aynı çözüm yollarını bulmuşumdur.

Yalnız, Fatih, benim karşısında kaldığım sorunları nasıl hallederdi?Bunu çok merak ederim.. İkinci Mehmet büyük adamdır büyük…”

Atatürk, biraz uzaklara dalıp düşündükten sonra “Tarihimize nasıl bakmalı?” sorusuna cevap verircesine şunları söylemiştir:

“İmkan olsa da her Türk ailesinin tarihi tespit edilebilse. Asırlar içinde her ailenin bir, iki, üç büyük adam verdiği tespit edilebilir.Mesela Timur soyundan Hasan Baykara, Osmanoğulları’ndan Fatih, Yavuz, hatta Dördüncü Murat, Selçukoğulları’ndan Ertuğrul, Kılıç Arslan filan o dönemin tarih anlayışı içinde hatıraları bize kadar ulaşmış Türklerdir.

Yalnız şunu da unutmamalıdır ki, hiçbir adamın memleketine hizmet etmiş olmasına karşılık, sülalesini bir memleketin başına sarmağa da hakkı yoktur.

Onun içindir ki Türk’ün karakterine bey’zadelik geleneği yerleşmemiştir. Türk, Türk olduğu için asildir.

Bu Anadolu’nun en ücra köşesindeki Mehmetçik, vaktiyle dünyanın yarısını titretmiş bir sınır beyinin nesli olabilir.Ama bundan dolayı hiçbir iddiası yoktur. Çoğumuz büyük babamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu Türk olmanın içinde buluruz.

İşte onun içindir ki Cumhuriyet Türk’ün en tabii yönetim şeklidir.

Amma ben Fatih’in devrinde yaşasaydım reyimi (oyumu) tereddütsüz ona verir ve onu reisicumhur (cumhurbaşkanı) seçerdim”

Kaynak : ATATÜRK'ÜN BİLİNMEYEN HATIRALARI - AHMET HALİT YAŞAROĞLU s.57,58

Yazarın Diğer Yazıları