Atatürk'ü Sevmek - Hilmi ERTEKİN

Atatürk'ü Sevmek


Mustafa Kemal Atatürk'ü sevenimiz de var, sevmeyenimiz de. Sevip sevmemekte herkes özgür tabi ki ancak yok saymak, tekfir etmek, galiz küfürlerle yaftalamak tarihimize yapılmış bir saygısızlık olur. Kaldı ki dinimiz iman ettiğini beyan eden bir kimsenin tekfir edilemeyeceğini temel ilke olarak belirtmiştir. Elbette ki her insan diğerini sevecek diye bir kaide yok. Hiç kimse kalbine mühür vuramaz. Burada esas kaidemiz saygı ve hürmet olmalıdır. Çünkü Atatürk’ün ortaya koymuş olduğu mücadele tam anlamıyla bir milletin varoluş mücadelesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk milletimizin tarihindeki en kritik dönemlerinden birinde sahneye çıkmış, dünyadaki tüm emperyal güçlere karşı var olma mücadelesi veren Türk milletine öncülük etmiş ve bize Türkiye Cumhuriyetini kazandırmıştır. Milletimizin (askeri, ekonomik, soysal) her alanda bağımsızlığı için mücadele vermiştir. Elbette ki bunu tek başına başarmış değildir. Aziz Türk milletinin mayasında var olan bağımsızlık aşkı ve hiçbir yaftaya boyun eğmeyen tutumu da burada etkin bir rol oynamıştır. Ancak hiçbir mücadele yoktur ki lidersiz netice alınsın. Mesela Malazgirt Zaferi; Sultan Alparslan’ın sarsılmaz inancı ve cesareti ile kazanılmıştır. Mesela İstanbul; Fatih Sultan Mehmet Han’ın üstünzekâsı, akıl oyunları ve askeri dehası ile fethedilmiştir.  İşte Atatürk  deböyle bir role bürünmüş ve vatanı müdafaa edentüm gurupları tek çatı altında toplayarak topyekûn bir mücadele verilmesine öncülük etmiştir. Böylece Türk milletinin 200 yıllık makûs talihi tersine dönmüştür.  Tüm dünya bir kez daha anlamıştır ki Türkler, zorbalığa ve sömürü düzenine asla boyun eğmez. Bunun ne kadar önemli bir haslet olduğunu günümüzde Ortadoğu ve Müslüman coğrafyalarda yaşanan zulümlere baktığımızda çok daha iyi anlayabiliriz.  
Her insan gibi onun da hataları olabilir. Atılan bazı adımlara uyum sağlamakta bugün bile güçlük çekiyoruz. (Milletimizin bunları da zaman içinde aşacağına olan inancım tamdır.) Ayrıca burada değinmeden geçemeyeceğimiz bir konu da çok tartışılan bazı inkılapların Osmanlı Devleti’nin son döneminde de uygulanmaya çalışıldığı hatta bazılarının hayata geçirildiğidir. Kılık ve kıyafet devriminin bir benzerini Sultan 2. Mahmut uygulamış; fes, pantolon giyme zorunluluğu gibi uygulamalara gitmiş; devlet dairelerine kendi portresini astırmıştır. Hatta bu uygulamalarından dolayı döneminde “Gâvur Padişah” olarak anılmıştır. Yine 19. Yüzyılın ikinci yarısında ve 20. Yüzyılın başlarında alfabe tartışmaları öyle ileri boyutlara taşınmıştı ki Latin alfabesine geçilmesi görüşü bile dile getirilmişti. Ortada bir problem varsa bunu tamamıyla Atatürk’e mâl etmek haksızlık olur. Körü körüne bir Batılılaşma hareketinin, kültür ve değerlerimizi yok saymanın bizi ileriye götürmeyeceği açıktır. Lakin gerek ekonomik gerekse uluslararası arenada bize katmış olduğu değerler sayesinde yüzyıllar sonra tekrar her anlamda bağımsız ve hür bir devlet haline gelmemizde oynamış olduğu rol asla göz ardı edilemez. 

Özetleyecek olursak kurtuluş mücadelemiz ve sonrasında tam bağımsızlık yolunda yapmış olduğu hizmetlerini göz önünde bulundurduğumuz zaman rahmet okumak geliyor insanın içinden.
Onu putlaştırıp ilahi mertebeye yükseltmek ne kadar yanlış ise saygısızlık edip yok saymak da o derece yanlış vesselam...
Sevgiyle ve rahmetle...
 

https://www.facebook.com/hilmi.ertekin

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
26Kas

Gençlerin Sesine Kulak Verin

26Kas

Atatürk'ü Sevmek